| Posta

`KOLTUKLARA ÇİVİLENMEK VE GICIRDAMA`

Bir süre önce işitme engelli okuyucumuz Namık Topçu’dan bir mail aldık. Yazdıklarını sizlerle paylaşıyoruz.

“Bu ayki yazımızın konusu ne olsun diye düşünmek zor olmadı. Çünkü bu koltuklara yapışanların kronik bir hastalığa giden “Koltuk’ tutkusunu açıklamak gerekir. İnsan ve koltuk. Tabii koltuk her canlı için oturduğunda “Oohh bee”, “Çok şükür oturacak yer bulduk”, “Oohh be dünya varmışş” dediği yer. Öyle rahatlık verir ki, insan poposunu koyduğunda yapışır kalır. Ama koltuğa olan sevgimizi, saygımızı birbirimize gösterememek nasıl bir duygu tarifini siz yapın.

‘Koltuk hırsı göz karartmış’ 

Toplu taşıma ve ulaşım araçlarında oturulan koltuğu kaptırmamak için her türlü bencilce davranış artık utanılacak bir şey değil. Yaş, gazilik, malullük, hastalık, hamilelik yok sayılıyor. Saygısızlık ve terbiyesizlik almış başını gidiyor. Koltuk hırsı ve sevdası insanın gözünü karartıyor.

‘Olmazsa olmaz’ 

Sadede gelelim… Engelli sivil toplum örgütlerinde koltuk yapışmasına giden süreç aynı. Birçoğu koltuğa çivilemiş ve seçim zamanı gelince gıcırdar. Çünkü elinden alınması demek onlar için ölümkalım meselesidir. Koltuk yücedir onlar için. Olmazsa olmazlarıdır. Hayattan hiçbir beklentileri yoktur.

‘Amaç ego tatmini’ 

Sadece egolarını tatmin etmek, toplumda itibar görmek, yanına gelenleri sandalyeye oturtarak koltuktan aşağı bakmak onlar için bambaşka dünyadır. O koltukta oturanların geçim kaynağına bakın. Alayı ‘kul hakkı’ yiyendir. Aile şirketleri gibi çalışırlar. Yanlarına asla yabancı almazlar. Asla kendilerine muhalif olanı seçmezler. Onunla beraber hareket edersen senden iyisi yoktur. Ekmek elden su göldendir, her şeyleri de beleştir.

‘Yağ çekmeye başladılar’ 

Birçok engelli sivil toplum örgütü için seçim zamanı. Birçoğu kendilerini koltuklarına çivilemiş ama sanırım koltuklarına yağ sürmeyi son dakikalara bırakmış. Çünkü sağa sola sataşarak yağlamaya başladılar. Yani etrafında adam kalmayınca koltuğu gıcırtı yapmasın diye hasım gördüklerine yağ çekiyorlar.

‘Dalkavuklar çok’

Birilerin emriyle gelenleri tutup, en akıllı ve mücadeleci olanı, tabandan geleni kovdular. Şimdi o kişilere yakın olanlara yaranmak için tükürdüğü yeri bile yalayacak kadar aciz davranıyorlar. Engelli sivil toplum örgütlerin içinde, federasyonlar sıfatı taşıyanlar bağlı oldukları konfederasyonlara o kadar gebedir ki, otur dediğinde oturur, kalk dediğinde kalkar. Yönetimler “Bunu, onu, şunu istemiyorum” deyince “Emredersiniz kralım” diyen ve onların dalkavukluğunu yapanlar da çok. Onlara ne demeliyiz?

‘Kanun bilmezler’ 

Farkında mısınız ama gidişat ve işleyiş bambaşka. Ya dernekler? Ya delegeler? Ve dernek başkanları. Paragözdürler. Yan gelip yatanlardır. Onlara sorsanız ‘Ne yaptınız?’ Cevap hazır. ‘La oğlum dağları biz yarattık.’ Engelli sivil toplum kuruluşlarının çoğunun başkanlık geçmişini araştırın. Yazmaya kalksam sayfalar yetmez ama kısaca anlatayım. Birçoğu kanun ve nizam bilmez. Okuma-yazma, eğitim ayrı bir dert. Bu kişiler zaten finans sektörünü bile kıskandıracak şekilde uzmanlaşmıştır. Engelli camiasında akademik eğitim almışlar`ı asla sevmezler. Ve hatta onları yanlarında barındırmazlar.

‘Engellilere inanmazlar’ 

Eğitimliler hesap sorup araştırıp belgeleri istediğinde o koltuklarda oturanlar vampire dönüşür, saldırganlaşır. Bir konu anlatın, inanır gibi yapar. Başkasına sorarsa, farklı cevap alırsa seni düşman ilan eder. İçlerinde kin ve nefret duyguları en yüksek seviyededir. Ama karşılarında normal birey olursa el pençe hazır ola geçerler. Kendi engelli grubundakilerine inanmazlar. Bugün dostun, yarın düşmanındır. Bugün kardeşindir, yarın kardeş kanı döker. Bugün sırdaşındır, yarın seni satar… Kul hakkı konusunu açarsam bizzat şahidim ki en ufak şereflerinin olmadığını bilirim. Hemen her engelli grubu içinde aktif görevlerde bulundum. Yaşadım, gördüm ve yazıyorum.

‘Hemen tanırsınız’ 

Bu koltuklar nasıldır? Oturan neden bir daha kalkamaz? Kaç derece ile ısınıyor ki insanı bu kadar tutuyor? Getirisi ve götürüsü nedir? Geleceklerini güvence altına alabiliyorlar mı? Evini ve arabasını rahatlıkla alabilecekleri koltuklar mı? Gençlerin önünü neden açmazlar? Ömür boyu hakkı olsa o lanet koltuklarından kalkarlar mı? Bu soruların cevabını vermek yüzde 90’ını tanıdığım için zor değil. Bu dernek, federasyon ve konfederasyonlara girip çıkın, onları hemen tespit edeceksiniz. Sakın o koltuğa oturmuş olanlara muhalif olmayın. Yoksa bir daha o kapıdan sokmazlar. Çünkü kendi koltuğundan olacağını bilir ve yapıştığı koltuktan kalkmamak için sinsi tedbirler alır.

‘Kaymaklı koltuklar’ 

Bu kavgalar, güç elde etme kavgalarıdır. Menfaat, çıkar kavgalarıdır. Güçlerini koltuktan alan insanlara değil, koltuğu güçlendirene, şerefli davasına sahip çıkanlara, gerektiğinde başkalarına örnek olacak insanlara ihtiyacımız var. Koltuğun adam ettikleri değil, koltuğu adam edenler bu toplumun hayırlı evlatlarıdır… Hangi engelli grubu olursa olsun, her alanda çok uzun süre aynı işi yapanlar hamlaşır, yeniliklere açık olmazlar. ‘Rehavet çerçevelerinden’ dışarı çıkmak onlar için zorlaşır. Zaman gelir, bu kişilerin geçmişte yaptıkları önemli hizmetler unutulur, tarihin kuytu köşesine fırlatılır. Bazıları bu durumu hazmedemeyip saldırganlaşarak her türlü iftira ile çamur atarak o koltuğu kaptırmak istemez. Çünkü kaymaklı koltuk bambaşkadır.

‘Hakkıyla yapanlar’ 

Tarih ve adalet bu dünyada hesap sormayabilir. Ama ya öteki taraf? Onları Allah kurtarsın. Son cümlem: Engelli sivil toplum örgütlerinde bu işi hakkıyla yapan tanıdıklarım da var. Onlara saygılarımı yolluyorum, onlar müstesnadır. Sağlıcakla kalın…”

Namık Topçu
İşitme engelli
namiktopcu@gmail.com